-
1 keyfi yerinde olmak
быть в хоро́шем расположе́нии ду́ха, быть в хоро́шем настрое́нииkeyfim yerinde — я чу́вствую себя́ хорошо́ ( о здоровье и настроении), у меня́ всё в поря́дке
-
2 keyfi yerinde olmak
be up to snuff -
3 keyfi yerinde olmak
to be in high spirits -
4 yerinde
-
5 yer
местно́сть (ж) ме́сто (с)* * *1) врз. земля́yer atmosferi — земна́я атмосфе́ра
Yerin dönmesi — астр. враще́ние Земли́
yere düşmek — упа́сть на зе́млю
Yer ekseni — астр. земна́я ось
yere oturmayınız — не сади́тесь на зе́млю
yerini sattı — он про́да́л свою́ зе́млю
yerleri silmek — мыть полы́
2) врз. ме́стоyer almak — заня́ть ме́сто в чём
yerini almak — заня́ть чьё-л. ме́сто
yerini değiştirmek — поменя́ть места́ми, переста́вить
yerinden oynatmak — сдви́нуть с ме́ста
yerinde söylemek — сказа́ть к ме́сту
o bir yerde fazla durmaz — он на одно́м ме́сте до́лго не сиди́т
arkadaşınızın yerini bilmiyorum — я не зна́ю, где [нахо́дится/живёт] ваш това́рищ
doğum yeri — ме́сто рожде́ния
kaza yeri — ме́сто ава́рии
ön tarafta bir boş yer var — впереди́ есть одно́ свобо́дное ме́сто (в кино, театре)
park yeri — стоя́нка (автомашин и т. п.)
taksi durak yeri — стоя́нка такси́
toplantı yeri ме́сто — проведе́ния собра́ния
buna yer verilemez — э́тому не должно́ быть ме́ста
yeriniz var mı? — у вас есть свобо́дный но́мер? ( в гостинице) / свобо́дное ме́сто? (в ресторане и т. п.)
3) пункт, ме́стоatanma yeri — ме́сто/пункт назначе́ния
düğüm yeri — узлово́й пункт
gözletme yeri — наблюда́тельный пункт
idare yeri — кома́ндный пункт, пункт управле́ния
konuşma yeri — перегово́рный пункт
4) в соч.bir yerden — отку́да-то
••yere bakan yürek yakan — погов.... в ти́хом о́муте че́рти во́дятся
- yerinde- yere bakmak
- yere baktırmak
- yere batasıca!
- yere batsın!
- yere batmak
- yerle bir etmek
- yerini bulmak
- yere çalmak
- yerin dibine geçmek
- yerin dibine batmak
- yerin dibine girmek
- yerini doldurmak
- yere geçmek
- yerini geçmek
- yeri gelmedi
- yeri gelmeşken... - yeri gökü birbirine katmak
- yerle gök bir olsa
- yerden göğe kadar
- yere göğe koyamamak
- yer etmek
- yerini ısıtmak
- yer kabul etmez
- yerde kalmak
- yerinde kalmak
- yer kapmak
- yerin kulağı var - böyle sözlerin yeri var mı?
- bunu yapsalar yeridir
- yerinde olmak
- keyfi yerinde olmak
- keyfi yerinde değil
- yerine oturmak
- yerinden oynamak
- yeri öpmek
- yere sağlam basmak
- yerinde saymak
- yere sermek
- yeri soğumadan
- yerinde su mu çıktı?
- yerleri süpürmek
- yerlerde sürünmek
- yerini tutmak
- yer vermek
- yere vurmak
- yer yarılıp içine girmek
- yerini yapmak
- yerinde yeller esiyor
- yerden yere vurmak
- yeri yurdu belirsiz -
6 drauf
( fam)schlecht \drauf sein aksiliği üstünde olmak;gut \drauf sein keyfi yerinde olmak;wie ist der denn \drauf? keyfi nasıl ki?;\drauf und dran sein, etw zu machen bir şeyi yapmak üzere olmak -
7 be up to snuff
keyifli olmak, keyfi yerinde olmak, kurnaz olmak, kül yutmamak -
8 be up to snuff
keyifli olmak, keyfi yerinde olmak, kurnaz olmak, kül yutmamak -
9 keyif
1) Laune f, Stimmung fkeyfi yerinde olmak/olmamak gute/schlechte Laune haben, gut/schlecht gelaunt sein, gut/schlecht drauf [o aufgelegt] seinbirinin keyfini bozmak jdm die Laune verderbenbirinin keyfini yapmak jdn bei Laune haltenbugün keyfi yok er ist heute nicht bei Laune2) Vergnügen nt, Spaß m -
10 aufgelegt
aufgelegt adj: zu etwas aufgelegt sein -in bş-e gönlü olmak;gut (schlecht) aufgelegt -in keyfi yerinde olmak (olmamak) -
11 drauf
drauf und dran sein, etwas zu tun bş-i yapmak üzere olmak;gut drauf sein -in keyfi yerinde olmak -
12 Ding
Ding n <Dings; Dinge> şey;pl Dinge işler pl;guter Dinge sein keyfi yerinde olmak;vor allen Dingen her şeyden önce;fam ein Ding drehen (gizli) bir iş çevirmek;der Stand der Dinge (şu/o anki) durum;das geht nicht mit rechten Dingen zu bu işin içinde bir iş ( oder bit yeniği) var -
13 aufgelegt
gut/schlecht \aufgelegt sein keyfi yerinde olmak/olmamak;\aufgelegt sein, etw zu tun bir şey yapmayı canı istemek -
14 Ding
Ding <-(e) s, -e> [dıŋ] ntaller guten \Dinge sind drei ( prov) Allah'ın hakkı üçtür;ein \Ding der Unmöglichkeit imkânsız bir şey;vor allen \Dingen her şeyden önce2) ( Angelegenheit) iş;guter \Dinge sein ( geh) keyfi yerinde olmak;das geht nicht mit rechten \Dingen zu bu işte bir sakatlık var;das ist ein \Ding der Unmöglichkeit (bu) olacak (bir) iş değil, bu imkânsız bir şey;so wie die \Dinge liegen... işler öyle ki...ein junges \Ding genç bir şey -
15 wohl
\wohl riechen mis gibi kokmaksich \wohl fühlen keyfi yerinde olmak; ( gesundheitlich) kendini iyi hissetmek;\wohl oder übel ister istemez;\wohl bekomm's! yarasın!, afiyet (şeker) olsun!;leb \wohl!/leben Sie \wohl! elveda!, esen kal!/esen kalınız!2) ( durchaus) pekâlâ, mis gibi;das weiß ich sehr \wohl bunu pekâlâ biliyorum;das ist \wohl kaum zu glauben bu pek inanılacak gibi değil3) ( etwa) yaklaşık, aşağı yukarı4) ( zwar) gerçi;er hat es \wohl versprochen, aber... gerçi onu söz verdi, ama...5) ( wahrscheinlich) anlaşılan, galiba;das wird \wohl das Beste sein anlaşılan en iyisi bu olacak;du bist \wohl verrückt geworden! sen kaçırdın galiba!;das mag \wohl sein olabilir;man wird doch \wohl noch fragen dürfen? ( fam) sormak da ayıp mı yani?6) ( in der Fragestellung) acaba;was mag das \wohl heißen? acaba bu ne demek oluyor?;ob er \wohl kommen wird? gelecek mi acaba? -
16 Gut
1. adj iyi; Wetter a güzel;gut aussehend çekici, Mann yakışıklı;gut bezahlt adj parası iyi; iyi maaşlı (Arbeit);gut gebaut iri yapılı;gut gehen yolunda gitmek, başarıyla sonuçlanmak;gut gelaunt keyfi yerinde, neşeli;gut gemeint iyi niyetle söylenmiş/yapılmış;gut situiert hali vakti yerinde;gut tun iyi gelmek;ganz gut fena değil;also gut! peki öyleyse!;schon gut ! önemi yok!;(wieder) gut werden tekrar düzelmek;gute Reise! iyi yolculuklar!;sei bitte so gut und hilf mir bana yardım eder misin lütfen?;mir ist nicht gut! ben iyi değilim!;in etwas gut sein bş-de iyi olmak;wozu soll das gut sein? bu da nesi?; bu neye yarar ki?;so gut wie nichts hiçbir şey dense yeri(dir);gut zwei Stunden rahat iki saat; iki saatten fazla;sich im Gut en trennen kavgasız ayrılmak2. adv iyi;mir geht es gut iyiyim;du hast es gut senin işin iş;es ist gut möglich gayet mümkün;es gefällt mir gut hoşuma gidiyor/gitti;gut gemacht! iyi oldu!, aferin!;machs gut! hoşça kal! -
17 gut
1. adj iyi; Wetter a güzel;gut aussehend çekici, Mann yakışıklı;gut bezahlt adj parası iyi; iyi maaşlı (Arbeit);gut gebaut iri yapılı;gut gehen yolunda gitmek, başarıyla sonuçlanmak;gut gelaunt keyfi yerinde, neşeli;gut gemeint iyi niyetle söylenmiş/yapılmış;gut situiert hali vakti yerinde;gut tun iyi gelmek;ganz gut fena değil;also gut! peki öyleyse!;schon gut ! önemi yok!;(wieder) gut werden tekrar düzelmek;gute Reise! iyi yolculuklar!;sei bitte so gut und hilf mir bana yardım eder misin lütfen?;mir ist nicht gut! ben iyi değilim!;in etwas gut sein bş-de iyi olmak;wozu soll das gut sein? bu da nesi?; bu neye yarar ki?;so gut wie nichts hiçbir şey dense yeri(dir);gut zwei Stunden rahat iki saat; iki saatten fazla;sich im Gut en trennen kavgasız ayrılmak2. adv iyi;mir geht es gut iyiyim;du hast es gut senin işin iş;es ist gut möglich gayet mümkün;es gefällt mir gut hoşuma gidiyor/gitti;gut gemacht! iyi oldu!, aferin!;machs gut! hoşça kal! -
18 بش
Iبَشّ1. acısızAnlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz2. memnunAnlamı: sevinç duyan, kıvançlı, mutlu3. kıvançlıAnlamı: sevinç duyan4. gailesizAnlamı: gailesi olmayan, dertsiz, dinç5. mesutAnlamı: mutlu, sevinçli, ongun6. kedersizAnlamı: acısız, üzüntüsüz7. bahtlıAnlamı: mutlu, talihli8. üzüntüsüzAnlamı: sıkıntısız, acısız, üzüntüsü olmayan kimse9. gamsızAnlamı: üzüntüsü olmayan10. hoşnutAnlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan11. mutluAnlamı: ongun, mesut12. keyifliAnlamı: keyfi yerinde, neşeli13. neşeliAnlamı: sevinçli, şen14. gönenmekAnlamı: mutlu, mesut olmak15. sevinçliAnlamı: sevinci olan16. şenAnlamı: sevinçli, neşeli17. bahtiyarAnlamı: mutlu, mesutIIبَشَّ1. ferahlanmakAnlamı: sıkıntısız, tassası dağılmak2. hazzetmekAnlamı: hoşlanmak, hoşuna gitmek3. hoşlanmakAnlamı: hoşuna gitmek4. ferahlamakAnlamı: sıkıntısız, tassası dağılmak5. kıvanmakAnlamı: iftihar etmek, memnun olmak6. hoşlaşmak7. açılmakAnlamı: biraz iyiyleşmek ve ferahlamak8. coşmak -
19 have the pips
sıkılmak, keyifsiz olmak, keyfi yerinde olmamak -
20 have the pips
sıkılmak, keyifsiz olmak, keyfi yerinde olmamak
- 1
- 2
См. также в других словарях:
keyfi yerinde olmak — sağlığı, neşesi, mutluluğu bulunmak Bugün keyfim yerinde olmadığından, arz odasına gelemeyeceğim. T. Oflazoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
keyfi yerinde — sf. Neşesi, sağlığı yerinde olan (kimse) Başıma yüzlerce adam topluyordum; yeni sahibimin keyfi yerinde idi. R. H. Karay Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller keyfi yerinde olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yerinde olmak — tamam olmak, iyi durumda bulunmak Keyfi yerindedir. Burada rahatım, her şeyin yerinde olacaktır çocuğum, dedi. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
zengin — sf., Far. sengīn 1) Parası, malı çok olan, varlıklı, fakir, yoksul karşıtı Şık, zengin, keyfi yerinde, yazı Avrupa da ve kışı Beyrut ta geçiren Suriyelilerden biri idi. F. R. Atay 2) Yararlı veya kendisinden beklenilen, istenilen nitelikleri çok… … Çağatay Osmanlı Sözlük